top of page

Güney Amerika - Kıta hakkında genel bilgi

Güney Amerika birçok açıdan gezilmesi, görülmesi gereken bir kıta. Bir kere hem bize doğası, insanı, tarihi, günlük yaşantısı bakımın-dan benziyor; hem de bir o kadar farklı. Kıtaya yapacağınız seyahatiniz sırasında bu benzerlikleri ve farklılıkları yakalamaktan zevk alacaksınız. "Burası aynı bizim Karadeniz" de diyeceksiniz, "Gece gitmeyelim, Tarlabaşı gibi bir yermiş" de, "Eşsiz, hayatımda ilk kez böyle bir şey görüyorum" da.  Hadi neden Güney Amerika'ya gitmeli, ondan bahsedelim, hatta nedenleri sayalım beraber. Sonra nerede ne yapabilirsiniz, genel bir fikir vereyim size, naçizane.

 

Cucu söyle bana, neden Güney Amerika?

 

1- Vize derdi yok: Güney Amerika'da Guyana ve Surinam haricindeki ülkelerin hepsine (Arjantin, Brezilya,Şili ve Venezuela için 90 güne kadar) vize sıkıntısı olmadan seyahat edebilirsiniz (Aralık 2013 itibariyle). En son Peru ile Türkiye arasında Haziran 2013'te yürürlüğe giren anlaşma ile bu ülke için de vize derdi ortadan kalktı.

 

Bahsetmeden geçemeyeceğim, benim seyahat ettiğim dönemde bu anlaşma henüz yeniydi ve gümrük görevlisiyle komik bir diyalog yaşamıştık. Adamlar Türk görmeye alışık değiller, ama serde de bir "hallederiz" rahatlığı var. Türk pasaportumu verince görevli önce bir bocalamıştı. Sonra bilgisayar sisteminden kontrol etti, Türkiye vatandaşları için vize gerekiyor görünüyordu sistemde. Eh Güney Amerika burası, sistemler pek güncel değil. Ben bu arada Türkiye ile Peru arasında yeni bir anlaşma olduğunu anlatıyorum; bir de Peru konsolosluğundan aldığım "vize gerekmez" e-mailinin çıktısını gösteriyorum. Abi zaten beni kabul edecek bir şekilde, "Türkiye Avrupa'da mı?" dedi, çünkü Avrupa Birliği'ne vize gerekmiyor. Herhalde "Evet" desem direkt geçirecekti; ama ben de dürüstlük yapıp Birlik'te olmadığımızı söyledim. Görevli bizdeki memurlar gibi bir yan gişeye seslendi, "Amigo, Türkiye'ye vize gerekiyor mu? Sistem gerekiyor diyor ama anlaşma varmış". Arkadaşı "Gerekmiyor, Türkiye Avrupa'da zaten" dedi. Ee onların olduğu yerden bakınca Avrupa sayılır tabi. Neyse hepi topu üç dakika süren bu "kontrol", zaten en başından rahat olan güzel abinin Türkiye'nin Avrupa'da olduğun- dan emin şekilde pasaportuma damgayı basmasıyla bitti, girişimi yaptım ben de. Daha en başından Peru'yu ve Peruluları severek...

 

Sözün özü, Peru'ya yakın zamanda gidecek olursanız, bir Peru konsolosluğunu arayın, e-mail vs isteyin, basıp yanınızda götürürsünüz. Çok uzatmadan toparlayayım: Güney Amerika'ya mı Avrupa'ya / ABD'ye mı gitmeli derseniz, Avrupa'ya/ABD'ye gitmek üzere ödeyeceğiniz vize parası ve çekeceğiniz belge hazırlama çilesini Güney Amerika'da yaşamayacağınızı göz önünde bulundurun, biiiiir..

 

2- Eşi olmayan mekanlar, kültürler, tatlar: Sonuçta büyük bir kıta, tabi olarak faunası, florası değişiyor bir yerden bir yere. Bir tarafta Galapagos adaları, bir tarafta Iguazu şelaleleri... Ama aynı zamanda zorlu coğrafyası farklı kültürlerin doğmasını, yaşamasını sağlamış. Her ne kadar İspanyol / Portekiz akınlarında bu kültürlerin büyük kısmı yok olsa da... Örneğin, İnka medeniyetinin mirası Machu Picchu hala gezginleri ağırlıyor. Bu kadar da değil; Amazon ormanlarında mesela vahşi hayatı gözlemleme şansı, Patagonya'da buzullarda trekking yapma fırsatı derken aktivite zenginliği, macera, doğa; hepsi burada! ... Daha ne olsun :)

 

Ya da karşılaştıralım, mesela Orta / Kuzey Avrupa desem size, gözünüzün önüne gelen birbirinin aynı şehirler değil mi? Güney Amerika'da bunu yaşamayacaksınız, bu ikiiiiii...

 

3- Mevsimler ters: Güney yarımkürede olması sebebiyle bizde kışken orada yaz. E kışın kasvetinden bunaldınız, üşümekten bıktınız, iş / okul stresine ara vermek, güneşi görmek istediniz; atlayın Brezilya'ya, Venezuela'ya gidin, güneşe doyun, canlanın.

 

Güneşi özlememek için Güney Amerika'yı seçebilirsiniz, bu üüüç..

 

4- Paranızın değeri var: Rio de Janeiro gibi popüler yerler veya Galapagos gibi korunan bölgeler pahalı, yalan yok. Ama bu yerlerin dışında özellikle Peru, Bolivya gibi ekonomisi zayıf olan ülkeler Avrupa, ABD'ye göre çok daha uygun. Ayrıca yüksek sezonda kıtayı tercih etmeyip bahar aylarında seyahatini yapan, turunu birkaç ay öncesinden planlayan gezgin fiyatların uygunluğundan memnun olacaktır. Bir tek Türkiye'den kıtaya gitmek masraflı, ama yine skyscanner gibi sitelerden birkaç ay öncesinden gezinizi planlarsanız, biletinizi gidiş-dönüş alırsanız, hele bir de aktarmalı uçuşa okseniz uygun fiyatlar yakalayabilirsiniz. (minimum 600-700 euroyu gözden çıkarın)

 

Uçuş demişken, süreniz kısıtlıysa kıta içinde yolculuklarınızı uçakla yapmak durumunda kalırsınız. Ben Güney Amerika'da kullandığım havayollarında hiç problem yaşamadım, onu paylaşayım. Her zaman havaalanına vaktinde gitmeye çalışın, beklemediğiniz kuyruklarla karşılaşabilirsiniz (işinizi hemencecik halledip iki saat bekleyebilirsiniz de). Havaalanlarına indiğinizde official taksi durağını bulun, ya da shuttle var mı diye sorun. Önünüze çıkan ilk taksiye binerseniz, vermeniz gerekenden çok daha yüksek fiyatı isteyebilirler. Ayrıca bir ülkeden fazlasını gezecek, uzun seyahat edecek olanlar LAN havayollarının Airpass uygulamasını kullanabilirler. Bu uygulamada rota- nızı önceden belirleyip, normalde ödeyeceğinizden çok daha ucuza uçuşlarınızı satın alabilirsiniz.

 

Yeterli süreniz varsa, otobüsleri kullanmaktan hiç çekinmeyin, çünkü otobüs ulaşımı bayağı konforlu. Örneğin Arjantin'de biraz fazla ödeyerek, yatan koltuklarda (deri ve büyükçe) yolculuk ediyorsunuz; seyahat sırasında film yayını, şaraplı yemek ikramı, internet bağlantısı, tombala oyunu bile var:) Andesmar ve Chevallier şirketlerini öneririm.

 

Özetle, bir fincan kahveye ödeyeceğim paraya hostel odamı ödemeyi tercih ederim diyorsanız, Güney Amerika'ya buyurun, bu dööörtt..

 

5- İnsanları tatlı, hayatın akışı rahat: Güney Amerika insanları misafirperver. Yardımsever ve arkadaş canlısı bir yaradılışları var. Aynı biz :) Tabi her yerde istisnalar, kötü niyetli insanlar var ama ortalama bu. Yol sorduğunuz bir insan İngilizce bilmese de size yol tarif eder, gittiğiniz yerde gülümsemeyle karşılanırsınız, pazarlık yapabilirsiniz, turist olduğunuzu anlayınca size aşırı ilgi gösterirler. Lütfen her Güney Amerika insanı iyidir diye anlamayın sözlerimi ve tedbiri elden bırakmayın. Zaten kötü niyetli insanları tavırlarından anlarsınız. Ama diğer insanlara güvenmenizde sakınca yok demek istiyorum. Çünkü turistler üzerinde kendilerinin ve ülkelerinin iyi bir intiba yaratmasına önem veriyorlar. Şöyle sevecenlik görmek, mekanların atmosferine ve insanların enerjisine kendinizi bırakıp rahatlayabileceğiniz bir gezi için Güney Amerika'yı seçebilirsiniz, bu da beeeşş.. 

 

 

Kısa kısa nerede ne var

 

Vay be bir nefeste beş sebep sayabildik Güney Amerika'ya gitmek için:) İkna olduysanız gitmeye, nerede ne görebilirsiniz birkaç tavsiye-de bulunayım. Gerçi zorlanacağım, başlayınca uzun uzun yazasım var hep, ama kısa tutalım ki genel bir fikriniz oluşsun :)

 

  • Brezilya 

Brezilya'ya gitmişken mutlaka: karnavalıyla dillere destan, her göreni kendine bağlayan kozmopolit Rio de Janeiro, yeşilin binbir tonu ve şahane gökyüzü manzaralarına doyulacak Amazonlar, doğa harikası Iguazu şelaleleri ve Güney Amerika'nın Afrika'sı kabul edilen, renkli ve hareketli şehir Salvador'u görmeli. Ayrıca:

  • ülkenin kuzeydoğusundaki meşhur plajları için Natal'a, Recife'ye gidebilir;

  • dalış yapıyorsanız dalgıçların Mekke'si denen Fernando de Noronhas'ı tercih edebilirsiniz.

  • Rio'ya giderseniz, dünya üzerindeki cennetlerden biri olan Ilha Grande'ye kaçamak yapmayı unutmayın.

  • Doğa düşkünleri için biyolojik çeşitliliğe hayran kalacakları bir başka yer de Pantanal.

  • Arjantin'e kara yoluyla gidenler yol üstündeki Curitiba ve Florianopolis isimli yerleşim yerlerini durak olarak kullanabilir. Uçmak için ise en uygun noktası Sao Paulo. Ne yazık ki Sao Paulo'yu özel kılan pek sebep sayamayacağım, tipik bir metropol.

Ufacık bir hatırlatma: samba, forro yapmadan, caipirinha içmeden Brezilya'dan dönmeyin sakın.

 

  • Arjantin 

Arjantin için öne çıkanlar: Renkli ve hareketli yaşamıyla, Avrupai dokusuyla, tango kültürünün doğduğu ve yaşadığı Buenos Aires, mavi buzulları ve ıssızlığıyla yarattığı hisler için kelimelerin kifayetsiz kaldığı Patagonya, görkemiyle cezbeden Iguazu şelaleleri. Ayrıca:

  • bisikletle üzüm bağları arasında gezinip nefis Malbec ve CabSav şaraba doyacağınız Mendoza,

  • koloniyal dönemin en güzel mimari örneklerini görebileceğiniz ufak şehir Salta,

  • göç eden balinaları izleyebileceğiniz Puerto Madryn / Peninsula Valdes,

  • kültür başkenti addedilen Cordoba da tercih edebileceğiniz yerler.

  • Atlantik okyanusunun kıyısındaki plajların tadını çıkarmak isterseniz, Buenos Aires'e de yakın sayfiye yerleri arasından en temiz ve güzel kalanlar Pinamar ve lüks addedilen Carilo.

 

  • Peru: 

Peru deyince ilk akla gelen İnka medeniyetinin mimari, peyzaj, sosyokültürel mirasına ev sahipliği yapan Machu Picchu. Machu Picchu'yu görmek için en yakınındaki şehir, İnkaların başkenti Cusco'yu görmeniz gerekiyor. Ayrıca başkent Lima'nın kendine has bir havası var, ama farklı kültürleri ve doğanın gizemini takip etmek isterseniz:

  • Puno şehrinden ulaşabileceğiniz Titicaca gölünün üzerinde yüzen adalar (Uros öne çıkıyor),

  • dünyanın en derin kanyonlarından biri olan Colca Kanyonu,

  • heybetli dağlarla çevrili, koloniyal dönemin esintilerini hala taşıyan, "Beyaz Şehir" Arequipa,

  • dünyanın arkeoloji gizemlerinden biri olan, kilometreleri bulan Nazca çizgileri,

  • deniz aslanları, penguenleri görebileceğiniz Ballestas adaları,

  • Peru'nun milli içkisi olan lezzetli Pisco Sour'un ismini aldığı Pisco,

  • bitki örtüsü ve özellikle kuş türleri zenginliğiyle Amazon ormanlarını görmek için Puerto Maldonado.

Ayrıca ufak hatırlatma: Peru mutfağı dünyanın en beğenilen mutfaklarından biri, Peru gezisinde damaklar şenlenecek, aklınızda bulunsun :)

 

  • Ekvador: 

Eşsiz doğası ile Galapagos adaları sadece Ekvador için değil, tüm kıta için görülmesi gerekenler listesinde baş sıralarda. Ayrıca Quito UNESCO mirasları listesine giren bir şehir (benim favorim değil ama). Quito'ya gitmişken yakınındaki Otavalo kasabasında özellikle lama/alpaca tüylerinden tekstil ürünlerinin örneklerini bulabileceğiniz büyük meydan pazarında alışveriş yapabilir, volkanik bir göl olan Cuicocha gölünü görebilir, sönmüş bir volkan olan Cotacachi tepesine tımanabilirsiniz. Cotacachi kasabasının deri ürünleri meşhur diye duyabilirsiniz, ancak Türkiye'de de deri işlemeciliğinin iyi örneklerine sahibiz, beni çok cezbetmemişti bu pazar. Bunlar dışında Amazon ormanlarını yine Ekvador içinde ziyaret edebilirsiniz.

 

  • Şili: 

Kuzeyden güneye uzun bir alana yayılmış olmasıyla, farklı coğrafyaları içinde bulunduran Şili'de volkanlar, ormanlar, fiyordlar, ovalar, kum tepeleri ve daha nicelerini bulabilirsiniz. Öne çıkan yerler:

  • muazzam taş oymalara (Nemrut Dağı gibi) şaşkın kalacağınız mistik Easter adaları,

  • şahane Şili şaraplarına doymak üzere üzüm bağ turları yapabileceğiniz, başkent ve en büyük şehir Santiago,

  • UNESCO miras listesinde yer alan, şairlerin, ressamların yaşadığı kendine has güzelliğiyle damakta tad bırakan Valparaiso,

  • ülkenin en ünlü sahili Vina del Mar -yine de günübirlik gitmek yeterli-,

  • sandboarding yapabileceğiniz başka bir popüler turizm noktası San Pedro,

  • üzerine hiç yağmur yağmadığı inanılan Atacama çölü ve çılgın doğal güzel manzaralar yaratan El Tatio gayzeri (aralıklarla buhar püskürten bir sıcak su kaynağı),

  • Arjantin'le paylaşılan dünyanın ucu Tierra del Fiego bölgesi,

  • buzul, göl, orman, nehirin bir arada olduğu enfes manzaralarıyla Patagonya'yı görebileceğiniz Torres del Paine.

 

  • Kolombiya: 

Bayıldığım yazar Gabriel Garcia Marquez boşuna buradan çıkmamış, İspanya dışında en temiz İspanyolca Kolombiya'da konuşulur denir. İspanyolca öğrenmek için kıtaya gitmek isteyenlere duyurulur. Yükseklerdeki cezbedici başkent Bogota, "sonsuz bahar"ı yaşayan Medellin, salsa cenneti Cali ülkenin en büyük şehirleri. Romantik güzelliğiyle Cartagena, Rio'dan sonra Karnaval'ın en renkli yaşandığı yer Barranquilla (Karnaval dışında pek esprisi yok) bir yana, Costa Norte'nin tadını çıkarmak için Tayrona plajlarına mutlaka gitmeli. Yine Santa Marta ve El Rodadero da özellikle yerli turistler arasında ün sahibi sahil yerleri.

 

Kolombiya için eklemem gereken bir şey, ne yazık ki çok güvenli olmadığı. Son yıllarda eskisine nazaran çok daha güvenli hale gelse de, özellikle güneyinde metropollerin dışına çıkmamanız gerekiyor, sebep hala yaşamını sürdüren FARC ve ELN gerilla hareketleri. Ayrıca seyahatim sırasında tanıştığım herkesin Kolombiya'da geçen bir hırsızlık hikayesi vardı. Kendinize dikkat edin Kolombiya'ya gidecek olursanız lütfen.

 

  • Bolivya: 

Kıtanın en yüksek ve en izole ülkesi olduğu için Amerika'nın Tibet'i denen Bolivya candır ama Kolombiya gibi güvenliğinize dikkat etmeniz önerilen bir ülke, aman diyeyim! Yüksek dedim diye yanlış anlaşılmasın bu arada, Bolivya da hayret ettiren bir doğal zenginliğe sahip. Bir yanda Andes dağları, bir yanda yağmur ormanları derken dünyanın en büyük tuz gölü olan Salar de Uyuni' ye gitmek ve fotoğraf çektirmek her Bolivya gezgini için farz. Ayrıca dünyanın üzerinde taşımacılık yapılan en yüksek gölü Titicaca Gölü'nde yüzen adaları görmeden dönmemeli. En yüksek oranda yerli halka ev sahipliği yapan ülkenin en güzel şehri başkent Sucre'ye, ticaretin, finansın merkezi en büyük şehri La Paz'a ve yükselen trend Cochabamba'ya şehir turları yapmalı her giden.

Küba devriminin lideri Che Guevera'nın "Vur beni, korkak. Sadece bir adam öldürmüş olacaksın" diyerek öldürüldüğü ülke tarihten önemli izleri de taşıyor. Örneğin Che'nin rotasını takip eden birkaç günlük turlara da katılabilirsiniz.

 

  • Venezuela: 

İngilizce'deki Last but not leastle başlamalı şimdi. Güney Amerika'nın diğer ülkeleri gibi doğası, arkeolojik kalıntıları, veya dansıyla öne çıkmıyor maalesef Venezuela, hakkı yeniyor:) Petrolü, merhum başkanı Chavez ve güzellik yarışmalarıyla tanıyoruz Venezuela'yı. Kıtanın özgürlüğüne kavuşmasında büyük rol oynayan Simon Bolivar'ı anmadan geçmeyelim tabi. Oysa ki kendisi kıtanın en uzun Karayip sahillerine sahip ülkesi, bu bile yeter görmeye. Siz de beyaz renkli kumsallardan turkuaz rengi sulara girmek isterseniz Margarita adasına, Los Roques'e veya Henry Pittier Milli Parkı'na gidebilirsiniz. Hepsi de ülkenin Karayip kıyısındaki güzel başkent Caracas'a yakın. Ah Venezuela'nın bir numaralı turistik atraksiyonunu da unutmayalım, son olarak: dünyanın da en yüksek şelalesi olan Angel Falls'u görmeden sakın dönmeyin.

Not (hem kendime hem sizlere): Venezuela bu donemde oldukca karisik, o yuzden bu ulkeye gitme planlarinizi biraz erteleyin arkadaslar:(

 

 

 

 

 

 

 

 

bottom of page